5 Aralık 2016 Pazartesi

AYSE KULIN - NEFES NEFESE KITAP YORUMU


Sayfa Sayısı: 372
Yayınevi: Everest Yayınları

 İkinci dünya savaşı yıllarında geçen roman, bir çok karakterin hikayesini, Türkiye' nin o zamanlar taraflar arasında nasıl savaşa sokulmak istendiği, İnönü'nün savaşa girmemek için kurmayları ile belirlediği ince siyasetini, işgal altındaki  Fransa'da yaşayan Yahudilerin maruz kaldığı utanç verici olayları araya katarak anlatıyor.

 İlk bölümlerde kitaba yoğunlaşamadım, ama özellikle Türk asıllı yahudileri almanlardan kaçırma operasyonu sırasında satırlar heyecanla akıp gitti. Ayşe Kulin'in kendi hayatını okuduysanız oradan karakterleri ve hikayeleri oluşturmada bolca ilham aldığını anlayacaksınız. Belki de ilk bölümleri bende "bu hikayeyi biliyorum " hissi yarattığı için kendimi veremedim...


 Kulin 'in bendeki "en"lerine giremedi ama sonlara doğru gerçekten nefes nefese okuduğum bir roman oldu. Ayrıca bu kitaptan iyi bir film senaryosu çıkar. Insallah film olarak da izleriz ilerde.

21 Temmuz 2016 Perşembe

Emily Bronte - Uğultulu Tepeler

İngiliz edebiyatının klasiklerinden biri olan "Uğultulu Tepeler", Emily Bronte'un 1847 yılında takma bir isimle yayımlanan ilk ve tek romanıdır. Yazar kitabını yayımlandıktan bir sene sonra öldüğü için başka eseri de yokmuş.

Romanda birbirini seven üvey kardeşler Heathcliff ve Catherine’in aşkının daha sonradan nasıl hayal kırıklığı ile sonuçlandığı ve ana karakterlerden Heathcliff'in hiç bitmeyen ve okuyucuyu kendinden iyice nefret ettiren bir intikam oyununun peşine düşmesi anlatılıyor. Karakterlerin hepsi birbirinden lanet, birbirinden gıcık olan başka bir roman daha okumamıştım! Hızlı ilerlenmese de acaba ne olacak dedirten, her seferinde de Heatcliff 'in uyuzlukları ile son bulan olayları okurken ya bu kitabı çok orjinal bulup sevecek ya da ondan iyice nefret edeceksiniz... (Ben sevenler tarafindayım)
Filmi de varmış, izlemeliyim zira o karmaşık duyguların ekranda nasıl aktarıldığını, özellikle de Heatcliff karakterini çok merak ediyorum...


Nermin Yıldırım - Unutma Dersleri



Nermin Yıldırım'ın "Unutma Dersleri" aslında bilindik bir konu üzerinden, -aşk acısı ve unutmaya çalışmak- başlıyor gibi görünse de onu klişelikten kurtaran mizahi bir dille anlatılması... Yani gayet mutsuz bir konuyu eğlenceli bir şekilde sunuyor bize. Bazı ufak tefek zorlama espriler bulsam da büyük bölümünde keyif alarak okuduğum bir kitap oldu. Bol bol da altı çizili cümlelerim oldu. :)
Sonuç olarak bana "hatasız kul olmaz", "sonradan yapmadım diye pişman olmaktansa, yapıp pişman olmak daha iyidir", "her şey insanlar için" gibi dersler çıkartan, sevdiğim ve tavsiye listesine eklediğim; yazarın diğer kitaplarını da bana merak ettiren bir roman okumuş oldum...

SEVDİĞİM ALINTILAR:

-"Zira aşk, bulutlarda uçuracağını sanırken, sadece ayağınızı kaydırmaya yarar. Evvela yüksek bir yere çıkarılır sonra birden aşağı bırakılırsınız. Aşk, kazanmayı planladığınız değil, kaybetmeyi göze aldığınız şeylerin tamamıdır."

-"Sır şu: Sevdiğiniz biriyle aranızdaki bağı telafisiz bir şekilde incitmek istiyorsanız, ona hemen bir sır verin."

-" Tek başıma seni özlemek çok zor. Hiç değilse sen de beni özleyerek el veremez misin?"


28 Nisan 2016 Perşembe

Mahir Ünsal Eriş - Olduğu Kadar Güzeldik

Yeni bir Kitap Zinciri kitabı, bu sefer kitap dostum Didem'in seçimiyle "Olduğu Kadar Güzeldik" oldu. Mahir Ünsal Eriş ile uzun zamandır tanışmak istediğim, üstelik bu kitabı ile tanışmak istediğim doğrudur. Zincirimize seçilince fırsat bu fırsat deyip, kendi kitaplığım için de satın aldım bir tane. :)
Okurken canımı sürekli salcali Bandırma tostu çektiren, buram buram Çanakkale kokan nefis hikayelerden oluşan bir kitaptı. İçten ve hayatın içinden yazılmış hikayeler bazen insanı çocukluğuna döndürüyor, bazen kalp ağrıtıyor, bazen de sıcacık gülümsetiyor...

Yazar : Mahir Ünsal Eriş
Yayınevi : İletişim Yayınevi
Tür / Konu : Sosyal , Hikaye
Sayfa : 128 sayfa

~Alıntılar~
-"Sen yokken, yani sen evde aşk acısıyla, bittikçe alt üst edilen bir kum saati gibi damla damla tükenirken, bu insanların hepsi yaşamaya devam ediyorlar. Elektrik faturası yatırıyorlar, sinemalara gidiyorlar, araç muayenesi yaptırıyorlar, arabalara, dolmuşlara, teknelere, trenlere biniyorlar, konuşuyorlar, gülüyorlar, kavga ediyorlar... Bir sen yoksun içlerinde ve bunun farkında bile olmuyorlar. Seni bu hale koyan bile onların arasında dolaşıyor, yaşıyor, ediyor. ama sen evde oturmuş dünya durdu sanıyorsun. "Ben çok yoruldum, biraz ara verelim mi?" dediğinde onlarda mola verdi sanıyorsun. Öyle olmuyor ama."


-"Fakirin umudu kazancından çok, borcundan az işte, ne yaparsın."

- " Yaşa,işe güce,itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlark.Kim olursan ol seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor.Gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun.Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi,ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi.Kolay kolay geçmiyor,geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun.Yağmurlu havalarda sızlayan bir kırık gibi sızlayıp duruyor,kendini hatırlatıyor.Bir tadı bir kokusu bir eti var hatta bir kütlesi;gelip göğsüne oturmasından belli.Kokusunu kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyordur."


7 Nisan 2016 Perşembe

PHILIPPA GREGORY - KIZIL KRALİÇE ♡Kuzenler Savaşı Serisi - 3. Kitap♡

Güllerin savaşında son perde...
Lancaster ve Yorklar yine bir çok kez karşı karşıya geliyor, peki bu kanlı kuzen savaşından kim galip çıkacak?

Yazar : Philippa Gregory
Yayınevi : Artemis Yayınları
Tür : Tarihi Roman (kurgu /çeviri)
Sayfa Sayısı : 440


*KONUSU*

Kuzenler Savaşı' na bir de Margaret Beaufort' un gözüyle bakma zamanı... Çocukluğundan beri kafayı Tanrı ve meleklerle bozmuş, kendini Ingiltere'nin kurtarıcısı bir azize olarak gören, yalnızlığının acısını kendini oğluna ve tanrıya adayarak çıkaran genç bir kadın. Annesinin zoruyla daha çocuk denecek yaşta, babası yaşında adamlarla evlenip genç yaşında dul kaldı, daha on dört yaşında anne oldu. Oğlunu İngiltere tahtına çıkarmak için her türlü hain ittifaka girdi. Diğer evliliğini de bu amaç üzerine yaptı. Sarayda Elizabeth Woodville'in baş nedimesi oldu. Onun güzelliği ve hayat enerjisi Margaret'ı daha da kışkırttı. Hırsı gözünü kör etmişti, yoluna çıkan ne varsa gözünü kırpmadan bu uğurda feda edebilirdi. Çünkü ona göre, bir kadın sırf yüzü güzel diye kraliçe olmamalıydı. Kralicelik kanla, soyla olurdu ve Margaret tacı Elizabeth'ten daha fazla hak ediyordu. Bu tanrının da isteğiydi. Sürgündeki oğlu, en sonunda kendi ordusunu toplayıp taca ulaşacağı günü beklerken, Margaret bu uğurda her türlü fedakarlığı yaparak oğlunun yolunu açtı.

Bol entrika, savaş, kan ve hırs dolu bir roman. Margaret' ın hayatını okurken, düşünceleri yüzünden insanlar tarafından hor görülüp, yeterince güzel olmadığı için de ilgi çekemeyen bir kadının, kaderin merdivenlerini nasıl hırsla tırmandığına, bazen düşse de her seferinde daha da inanarak yoluna devam ettiğine, inancın ve hırsın insana neler yaptırabileceğine şahit olacaksınız. Serinin ilk kitabi icin buraya tiklayin ,ikinci kitap icin ise buraya tiklayin

Yazıma bir alıntı ile son veriyorum:

- "En sonunda hırsın günah olduğunu, planlarımızın bir kadının günah dolu intikam duygusuyla gölgelendiğini anlamakta geç kalmıştım. Hata, kraliçe olma tutkusu ile gözü dönmüş bir kadının ülkedeki barışı, kendi bencil çıkarlarına alet etmesiydi. "

- "Kendini bilmek her şeyi bilmek demekti. Başarısızlığımdaki günahların payını itiraf etmek zorundayım."

6 Nisan 2016 Çarşamba

PHİLİPPA GREGORY -BEYAZ KRALİÇE ♡Kuzenler Savaşı Serisi - 2. Kitap♡



"Melusina'nın ölümlü kocası onu çok sevdi. Ama bir bilinmezlige düşmüştü. Onun doğasını anlayamıyor, bu gizemli kadınla yaşamayı beceremiyordu. Bir konuğu onu, karısını gizlice izlemeye ikna etti. Melusina'nın banyo odasına gizlendiğinde sudaki minik harelerin üstünde parlayan balık pullarını gördü dehşetle. Suyun altındaki Melusina'nın pullarıydı bunlar. Böylece sırrı keşfetti. Karısı onu ne kadar gerçek bir aşkla severse sevsin, o hâlâ yarı balık yarı kadındı. Adam onu olduğu gibi kabul edemiyor, o da olduğundan farklı bir yaratığa dönüşemiyordu. Bu yüzden Melusina'yı terk etti. Çünkü onun farklı doğasından korkmuştu. Her kadının farklı bir doğası olduğunu bilmiyordu. Karısının ondan gizli bir hayatı olabileceğini düşünmeye katlanamıyordu. Melusina'nın bilinmeyen derinlikleri bilen ve orada yüzen bir kadın olduğu gerçeğine tahammül edemiyordu."


Yazar: Philippa Gregory
Yayınevi:Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı:528


*KONUSU*
Serinin ilk çıkan ama kronolojik sırayla 2. sırada okuduğum kitabı Beyaz Kraliçe,  Elizabeth Woodville'in öyküsünü anlatıyor. 1. kitap Nehirlerin Kadini icin buraya tiklayin. Önceki evliliği hüsranla bitmişti, kocasından miras kalan fakat elinden alınan servetini geri alabilmek umuduyla çocuklarıyla genç kral Edward'ın yoluna çıkıp onu güzelliğiyle büyüledi. Edward ile gizlice evlenirken şahidi annesi Jacquetta Rivers idi. Sonradan taç giyerek kraliçe ünvanını alacaktı, Ingiltere kraliyla o zamana kadar kimseye nasip olmayan büyük bir aşk yaşayacak, bir sürü çocukları olacaktı. Güzelliği ile saraydaki kadınları kıskandıracaktı. Fakat ömrü boyunca bu taht ve tacı için mücadele edecek, sürüyle kurban verecekti. iktidar sevdiklerini birer birer elinden almaya başlayacaktı. En kötüsü de iki oğlunu, tarihçilerin yüzyıllardır çözümleyemediği esrarlı bir olayda kurban verecekti. Londra Kulesi'nde kaybolan prenslerin akıbeti bugün bile çözülememiştir.

Beyaz Kraliçe bence serinin en iyi kitabı olmuş. Bol bol ah vah ederek, olmaz olsun böyle iktidar diyerek okudum. Elizabeth'e bazen acıyarak, bazen hayranlıkla, bazen de nefret ederek okudum. Kitap zaten serinin diğerleri gibi çok akıcı, özellikle bu kitapta olaylar hiç bitmiyor. Nefessiz okuyorsunuz, adeta yaşıyorsunuz olayları. Benim beş yıldızım "Beyaz Kraliçe"ye !

Alıntılar ile bitiriyorum yazımı:

* Kendi ordumdan korkmuştum. Sürüp giden savaşlar sırasında erkeklerden bir sürü hikaye dinlemiştim. Her zaman kahramanlıklarıyla, askerlerin cesaretiyle, komutanların başarısıyla övünür, savaşa duydukları kızgınlığı dile getirerek kardeş savaşının anlamsızlığından yakınırlardı. Büyük savaşlarla ilgili kahramanlık türküleri duymuş, şiirler dinlemiştim. Ama savaşın kasaplıktan başka bir şey olmadığını bilmiyordum. Etinin lezzetini arttırmak ve yumuşatmak için dokuzunu gırtlağına canlı canlı şiş saplayıp kanını akıtmaktan daha vahşi bir şeydi savaşmak.

** "Ve savaşın erkekleri bu kadar heyecanlandırdığını da bilmiyordum. Oyundan dönen okul çocukları gibi gülüyorlardı. Ama ellerinde ve pelerinlerinde kan lekesi, saçlarında barut kokusu ve yüzlerinde fena halde çirkin bir heyecan vardı. "

*** "Niye rahibe manastırlarına saldirdiklarini, niye kadınları zorla elde ettiklerini, ölümcül kovalamacayı bitirmek uğruna niye ibadethanelere meydan okuduklarını şimdi anlıyorum. Savaş, ruhlarını aç bir hayvan gibi tahrik ediyor. Oysa ben, savaşın böyle olduğunu bilmiyordum. Kendimi aptal gibi hissediyordum, çünkü ben savaştaki bir krallıkta büyümüştüm. Babası savaşta yenilmiş bir kız, ilk kocası savaşta ölmüş bir dul, ve merhametsiz bir askerin eşiydim. Ama işin aslını ancak şimdi anlamıştım."

5 Nisan 2016 Salı

PHILIPPA GREGORY - NEHİRLERİN KADINI ♡Kuzenler Savaşı Serisi -1.Kitap♡



Uzun zamandır okumak istediğim bu seriyi sonunda tam da istediğim gibi kronolojik sırayla okudum ve bitirdim. Bu üçlemenin çıkış tarihleri başka, ben dediğim gibi kronolojik sırayla okudum ve okumak isteyenlere de tavsiyem bu sırayla okumalarıdır:

1- Nehirlerin Kadını
2- Beyaz Kraliçe
3- Kızıl Kraliçe

* NEHİRLERİN KADINI *


Yazar: Philippa Gregory
Yayınevi: Artemis Yayınları
Tür:  Tarihi kurgu / Roman 
Sayfa Sayısı :615

*KONUSU*
Nehir tanrıçası Melusina'nın torunları olduklarını iddia eden Rivers ailesinin baş kadını Jacqetta Rivers'ın hiç yazılmayan gölgeler arkasında kalmış hikayesi... Jacquetta, ileride kraliçe olacak olan Elizabeth Woodville'in annesidir. Aslında kuzenler savaşı döneminde pek üzerinde durulmamış bir karakterdir, ta ki yazar Gregory tarafından keşfedilene kadar... O dönemde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu okuyunca daha iyi anlıyorsunuz. Zaten tarih sayfalarında kadınların pek yeri yoktur... Bu açıdan bu kitabın önemi daha bir artıyor bence...
Nehirlerin Kadını'nda, Kuzenler Savaşı nın nasıl başladığını okuyoruz. Aslında kuzen olan Lancaster ve York sülalelerinin birbirlerine nasıl düşman olduklarını, savaşın sebeplerini ve bu savaşta Lancaster tarafında olan Jacquetta'nın yaşamını anlatıyor. Jacquetta, doğumundan itibaren geleceği görme yeteneğine sahipti. Çocukluk dönemi bittiğinde kendini istemediği bir evlilik, entrika, aşk ve savaşın hakim olduğu çalkantılı bir hayatın içinde buldu. Aşkı, ailesi ve hizmetinde olduğu kral 6. Henry için hayatı boyunca savaştı.

Güllerin Savaşı
İngiliz tarihinde 1455-1485 yılları arasında gerçekleşen iç savaştır.
Lancaster hanedanının armasının kırmızı gül, York hanedanının ise beyaz gül olmasından dolayı bu savaşa "iki gül savaşı" ya da "güller savaşı" da denmiştir.
6. Henry'nın hastalık ve delilik şikayetiyle ülkeyi yönetememesi ve Yüzyıl Savaşlarından Fransa'nın galip çıkması üzerine York dükünün yönetime el koymasıyla başlar. Ancak Henry iyileşip tekrar kral olmak ister ve düke savaş açmaya karar verir. Böylece Güller Savaşı başlar.

Çok akıcı, merak uyandıran bir anlatımı var.

Gelelim sevdiğim alıntılara...

- "Biz kendimize ülkenin yöneticileri diyorduk ama ülkeyi yönetecek kanunlar yapamıyorduk. Bu halka emrettigimizi söylüyorduk ama onları barış ve refah içinde yaşatamıyorduk. Onların gerçek efendileri olarak birbirimizle kavga ediyor ve kapılarına kadar savaş getiriyorduk. Fikirlerimizi, düşüncelerimizi ve hayallerimizi onların güven ve sağlığından çok daha değerli görüyorduk."

- "Onu çok seven lordlar, kraliçenin kral naibi olması ihtimalini düşünmeye bile cesaret edememişti. Gerçi karıları onlar yokken topraklarını idare edebiliyor, hiç bir ünvanları olmadan ve en ufak bir para beklemeden her türlü işi başarıyla yapabiliyordu ama kadını güçlü görme düşüncesi onlara göre değildi. Kadından lider olmazdı. Kadınların becerileri onaylanamazdı. Hatta onlar görmezden gelinmeliydi."

-" Akıllı bir kadın, bütün mülkü idare ermesine rağmen, sadece çalışanları yönetiyor, ev işleriyle ilgileniyor gibi görünmeliydi. Kocası gittiğinde onun tavsiyelerini harfi harfine yerine getirmeli, o döndüğünde anahtarları teslim etmeliydi. "

- "Kraliçenin hatası güç ve ünvan istemek olmuştu. Lordlar bir kadının idaresine dayanamazlardı. "

MART FAVORİLERİ 2016 ♡♡



Mart ayı da bitti, sıra bu ay severek kullandığım ürünlere ve benim sevip sizlere de tavsiye etmek istediğim şeylere... Önce makyaj ve bakım ürünlerinden başlıyorum:

Manhattan Cosmetics Last& Shine Ojeler:

Bir süre Önce fırça ve kutusunu değiştiren manhattan markasının ojeleri hem güzel renk veriyor, hem kalıcı, hem de uygun fiyatlı. Benimkilerin ikisi hediye geldi, renkleri çok şık.











Real Techniques Setting & Angled Brush:

Bu ikisini bu ay aldım setting fırçayla aydınlatıcı, diğeriyle bronzlaştırıcı uyguluyorum. İkisi de güzel ürünler.

















The Balm Mary Lou- Manizer :


Tamam tamam biliyorum zaten hepinizde var bu ürün, ben de bu ay aldım işte. Ne olmuş yani?? :) Açtığımda biraz korkmuştum florasan gibi parlamayalim diye, ama rengi olsun uygulaması olsun her şeyiyle tam "olmuş". Çok parlamak isteyen iki üç kat da uygulayabilir. 

Too Faced Chocolate Soleil Matte Bronzer:
Çikolata renkli, çikolata kokulu ve mat olan bu bronzlaştırıcıyı çok sevdim bu ay. Hele uygularken mis gibi kokuyor :)
Ben deneme boyu aldım, içinde aylarca yetecek kadar ürün var zaten.


NYX Butter Gloss, Revlon Ultra HD Matte Lip Colour:

Son zamanlarda likit rujlarda patlama oldu, her marka harıl harıl yeni ürünleri piyasaya sürüyor. Bu sene beni en çok heyecanlandıran ürün Revlon un mat likit rujları oldu. İpek gibi sürüşü var, kokuları ve renkleri de mükemmel. Bendeki Devotion ve Flirtation. Flirtation'ı özellikle sevdim, tam bahar- yaz rengi! Bu rujları uygulamadan dudaklarınızın nemli olmasına dikkat edin çünkü malum mat rujlar çatlak dudakları daha da kötü gösteriyor. Ürünün tek eksi yanı bu oldu bende...




 Nyx e gelirsek, mat likit rujlardan uygulamadığım yani dudaklarımın kuru olduğu zamanlarda bunu kullandım şeker renkli, kokusu tadı da şeker gibi, adı da kendi gibi seker:)










Yves Rocher Hair Repair Oil : 


Bu babassu, jojoba ve macademia içeren saç bakım yağını haftada 1-2 kez banyodan önce kuru saçlara (özellikle uçlara) uygulayıp 10 dk bekletiyorsunuz, daha sonra normal şekilde saçınızı yıkıyorsunuz. Silikonsuz ve %99 u doğal ürünlerden oluşuyor imiş. Ben memnun kaldım, kuru saçlilara tavsiye ederim. 








Tarte Cosmetics Double Duty Beauty Eye & Cheek Palette: 
Tarte'ın bahar koleksiyonundaki bu göz& yanak paletine bayıldım. Bir defa mis gibi kokuyor. Renkleri günlük kullanıma uygun. (Ben Classic Courage aldım bir de gece makyajina uygun olanı var) Paketi desen beni al diyor, golden kutunun üzerinde mor renk "She dreamed, she believed, she succeeded" , (hayal etti, inandı ve başardı) yazıyor. Tasarımına bayıldım. İçinde iki mat üç parıltılı toplam beş adet far, bir de çok açık gül kurusu allık var. Aynası da yeterince büyük yani tam çantaya atmalik, seyahate yanına almalik. Zaten bu seride her ürün çift taraflı, adından da anlaşılacağı gibi "double duty" çift görevli. 

Ulta Nemlendirici Çorap:

Markasını hatirlayamadigim bu çoraplar içinde aloavera barındırıyor, banyodan sonra giydiginiz zaman ayaklarınızı nemlendiriyor. Ben ekstra krem de sürüyorum sonra bu çorapları giyiyorum. Yumuşacık oluyor. :)

Ipsy Mart Çantası:

Geçen ay üye olduğum Ipsy nin mart ayında gelen makyaj çantasının içine her şey sıgıyor:) Rengi de bahara uygun olduğundan favorilerime girmeye hak kazandı :)  Cantayi ve icindekileri merak ediyorsaniz : ipsy mart cantam

Gelelim bu ay en sevdiğim filmlere. Bu ay bir çok yerli- yabancı film izledik ama içlerinden ikisi favorim oldu. 

The Danish Girl
Eddie Redmayne ve Alicia Vikander
1920'li yıllarda Danimarka'da ünlü bir ressam olan Einar Wegener (Eddie Redmayne) erkek olarak dünyaya gelip Gerda Wegener (Alicia Vikander) ile bir erkek olarak evlense de kendisini kadın gibi hissetmektedir. Kendisi gibi ressam olan eşi Gerda'ya bir gün kadın model olarak poz verdikten sonra karşı cinsten ikinci bir kişiliğe bürünmeye başlar.


Senin Hikayen: 


Selma Ergeç ve Timuçin Esen
Genç ve çalışan bir çift kariyerleri açısından bir dönüm noktası yaşarken, ciddi bir hastalığı olduğunu öğrenen annelerinin ise tek bir isteği vardır, babaanne olmak. Bu herkes için henüz kavuşulması uzak bir hayal iken hamilelik müjdesi gelir. Ancak bu gerçekten bir müjde midir? Maddi durum, annenin hastalığı, anne-baba olma sorumluluğu… Bir bebek bütün hayatları nasıl değiştirir… (Sırf hamile olduğum için beğenmiş de olabilirim, bu konuda tarafsız olamayacağımı) :)





En sevdiğim kitaplar:

Bu ay beş kitap okumuşum. İçlerinden seçmek zor olsa da, 
Yaşar Taşkale'den Üzüm ve Diğer Şeyler ve 
Rauda Jamis'ten Frida Kahlo Aşk ve Acı 
kitapları favorilerimden oldu. Yakında bu iki kitabın kendimce yorumlarını paylaşacağım.

Sevgiyle kalın!

4 Nisan 2016 Pazartesi

ISKENDER PALA - MİHMANDAR

Kitap Ağacı Almanya ile yaptığımız Kitap Zincirimizin 7. kitabı sevgili Findik´in Annesi Derya'nın seçimi ile Mihmandar olmuştu. Yer yer duygulandığım, kendime yeni şeyler kattığım ve pek çok ders çıkardığım bir kitap oldu, aynı zamanda Pala' nın da okuduğum ikinci kitabı oldu. (Daha önce Şah ve Sultan'ı okumuş ve yine beğenmiştim)

Kitabın konusunu kısaca anlatmak gerekirse, bizim Eyub Sultan diye bildiğimiz, peygamber efendimize ev sahipliği ve arkadaşlık yapmış Ebu Eyyûb El-Ensarî Hazretlerinin hayatını ve Konstantinopolis'i fethetmeye giderkenki maceralarını anlatıyor. Benim şahsi fikrim, ben kitabı sevdim, oldukça akıcı, araştırma yapılarak özenle yazılmış ve merak uyandıran bir kitap olmuş. Pala'nın diğer kitaplarını da okumak istiyorum.

Yazar : İskender Pala
Yayınevi : Kapı Yayınları
Tür / Konu : Roman (Yerli) Tarihi Roman
Sayfa Sayısı : 383

Kitaptan alıntılar ile devam edelim.

- Özür dilemek erdemdir, illa özür dileyecek sözü sarf etmemek daha büyük bir erdemdir. Akıllı ile deli arasındaki fark odur ki, biri bildiğini söylemez, diğeri söylediğini bilmez. Sen akıllılardan ol!

- Meşakkati vardır diye azmi bırakmak, karanlıkta oturup nuru bırakmaktır. Nur hayatımızdır. Ölümden korkmak ise her gün ölmektir.

- Yarınki güne umutla bak. Gecenin ne doğuracağını tahmin bile edemezsin.

BUKET UZUNER - UZUN BEYAZ BULUT GELİBOLU

18 Mart Çanakkale Zaferi ruhunu biraz daha derin yaşamak için, 18 Martta Buket Uzuner 'den Uzun Beyaz Bulut Gelibolu kitabını seçtim.

Yayınevi : Everest Yayınları
Sayfa Sayısı : 323

Kitabın Konusu ise şöyle;
Yeni Zelanda'dan Gelibolu'ya gelen Viki, 1. Dünya savaşında burada savaşan ve naaşı bulunamayan dedesinin sırlarını çözmeye kararlıdır. Burada küçük bir kasabada savaş anıları ile kahraman olmuş Gazi Alican Çavuş'un dedesiyle bir ilgisi olduğundan emindir. Bunun için elindeki kanıt niteliğinde olan dedesi Alistair John'un mektupları ile birlikte Alican Çavuş'un hâlâ yaşayan kızı Beyaz Hanım'la bir şekilde irtibata geçer. Beyaz Hanım da bazı mektupları ortaya çıkarınca savaşın korkunçlugu ve askerlerin inanılmaz anıları ile birlikte gerçekler de ortaya dökülür. Mektuplar bütün sırları çözecektir.

Okudukça Gelibolu'da ziyaret ettiğim savaş anıtları gözümün önüne geldi, duygulanmamak elde değildi...

Bazı bölümler fazla uzatılmış ya da konunun dışına çıkılmış gibi gelse de, kitabın özellikle genç arkadaşlar tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. Sevdiğim bazı alıntılar ile yazımı bitiriyorum.

- "Sanki birer köleydik ve sahibimiz emrettiği için öldürüyorduk... ...Yemin ederim, eğer siperde ölen Yeni Zelandalı evlatlarını anneleri görebilseydi, bu savaş o anda biterdi."

- "Ama bizler birer sayıydık. Kahraman olmak için ölmesi gereken sayılardık. Bir savaşın en berbat tarafı hayatlardan çok, yaşayanların umutlarını yok etmesidir. Bu savaş artık umutlarımızı eritti."
(Alistair John Taylor'un mektubundan)

- "Düşüncelerim bu noktaya gelip öfke, yeis ve manasızlıkla düğümlendiğinde, Allah'ın kendi yarattığı cennetin içine kendisinin bilerek bir cehennem tohumu olan beşer adlı mahlukatı yerleştirdiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Cihanı cehennem, hayatlarımızı bedbaht kılan bizzat bizleriz. Biz kendi kendimizin düşmanıyız Validecigim. İnsan denen aklı yüce mahlukat, malesef seytandan hain, akbabadan beter, cellattan acımasızdır."
(Ali Osman Bey'in mektubundan)

6 Mart 2016 Pazar

EVIMIZI BIR MINNOSLA PAYLASMAK ...

Bir kedi, bir köpek, kus ya da herhangi baska bir hayvan. Evimizi bir canla paylasmak bazen zor ve zahmetli olsa da, o kadar güzel bir duygu ki... Onlarin da bizler gibi Allah`in yarattigi özel varliklar oldugunu unuttugumuz bir cok paylasim görüyorum sosyal paylasim sitelerinde. Oysa onlar bize emanet bunu bir anlasak...
Beni  aglatan, hüzünlendiren bir cok paylasim görüyorum ama güzel seyler de var. Gecen gün internette gördügüm bu cizimleri blogumda paylasmak istedim. Özellikle evinde bir kediyle yasayanlar varsa eminim en az benim kadar bayilacaklardir bu paylasima :)




Evet kedi tirmigi olmayan bir elbise desensiz gibi kalir benim gözümde. Bu kablo isirma olayindan cok sükür ki uzun zaman önce vazgecti Simba kizim :)
Kedi ile yasayanlar bilir durup hayatin güzelliklerini takdir etmeyi. Ders calisma konusuna gelince, okudugunuz kitabin, yaptiginiz puzzlein,tablet ya da telefondan izlediginiz videolarin üzerine yatip hic bir sey olmamis gibi uyuyakalmasi, yüzünüze bakmasi ya da yalanmaya devam etmesi beni her zaman güldürmüstür...

Kediyi merak öldürür diye bosuna dememisler! Meraklarina yenilip aci cekme pahasina denemekten hic bir zaman vazgecmezler:) Ayrica o talep etmedikce sevemezsiniz onlari. Bosuna zorlamayin.

Ben bu kafaya oturma merakini anlamis degilim. Nasil bir mantik isliyor bilen varsa aydinlatsin beni de... :)

Evet Simba bir ev kedisi olabilir ama bu bize tesekkür etmesini hic bir zaman engellemedi. Evdeki oyuncak fareleri her sabah ayagimizin dibinde bulmak gibi süprizler yapmaya bayilir. 


Birinci resim bizim icin gecerli degil cünkü tuvaleti kapali. Acik tuvaleti de denedik ama sonuc yukaridaki gibi oldu :/ Hasta oldugumda, kendimi kötü hissedip agladigimda yanibasimda oldugu dogrudur. Kara gün dostu :)


Normalde tasima kutusuna kendisi de girer ama veterinere giderken hissediyor sanirim.

Bazen bu tüy olayina verdigim tepki: "Bu bizi de kedi yapmaya ugrasiyor sanirim." Ya da "Sen misin bu evin kedisi, ben miyim?" oluyor.

YINE DE;
Ilham perim, uyku arkadasim ve bana merhameti ögreten; evini bizimle paylasan ve bizim gibi insanlara 3,5 seneden fazla bir zamandir katlanan kizima buradan cok tesekkür ediyorum ve islak burnundan öpüyorum.
Eminim bu yaziyi okusa tinlamazdi bile :) :)

2 Mart 2016 Çarşamba

ŞUBAT FAVORİLERİM 2016 ♡♡

                             

Şubat ayı da bitti, bahar aylarına merhaba! Tabi bizim burda hâlâ kar yağıyor o başka:)
Bir ayın daha bitmesi benim için miniğimle kavuşmaya bir adım daha yaklaşmam demek... :)

Bu ay kendimi nemlendiriciye boğdum diyebilirim sanırım. Amerikan klima sistemi Cildimi daha da kuruttu, alışana kadar böyle... Bu yüzden bol bol cilt ürünü denediğim bir ay oldu. Gelelim en çok ve en severek kullandıklarıma: 

1- Miss Spa Maskeleri:
Bu marka türkiye ya da almanya da var mı bilemiyorum ama ben burada keşfettim. Bol bol nem maskeleri mevcut. Ben hepsinden memnun kaldım.

2- Soap and Glory Hand Foot:
Kokusu beni kendine aşık etti. Her gece yatmadan ellerime sürüyorum. Yumuşacık ve mis kokulu ellerle uyanıyorum:)

3- Avène Eau Thermale Skin Recovery Cream:
Bu yüz kremini Almanya'da bir eczaneden almıştım. Yüzüm çok hassas olduğu için katkı maddesiz, alkolsüz, ve parfüm içermeyen, içinde de thermal su bulunduran bir krem. Hijyen açısından kapak tasarımı da güzel olmuş.

4- Neutrogena Healthy Skin Eye Cream:
Göz çevresindeki çizgilere karşı (eh yaş 29) multivitaminli bir göz kremi. Bu zamana kadar kullandıklarımdan en sevdiğim bu ürün oldu çünkü üzerine makyaj yapabiliyorum. Akma ya da karışma yapmıyor.

5- Lush Popcorn Lip Scrub:
Kurumuş dudaklar için el yapımı bir ürün. İçindeki her şey doğal olduğu için peeling yaparken ağzınıza kaçsa bile yiyebilirsiniz gönül rahatlığı ile... :) Haftada bir uyguladıktan sonra üzerine dudak balmı sürüp yatıyorum. Miss... :)

6- Penaten Mama Massage Oil :
Hamileyim ya, bunu yazmadan geçemedim... :) Hamilelikte oluşan çatlaklara karşı içinde vitamin E ve %100 bitkisel yağlar olan bu ürünü iki aydır kullanıyorum. Ondan önce weleda nınkini kullandım ama bunun kokusu ve yapışmayan bir yapısı var, daha çok hoşuma gitti. Çatlaklara iyi geldi mi bilemiyorum, henüz Karnımda çatlak olmadı şükür ama cilt hemen emiyor, yağlı his bırakmadan iki gün yumuşacık ciltle geziyorsunuz ohh... :)

7- Real Tecniques Expert Face Brush:
Fontoden için bu zamana kadar kullandıklarımın en iyisi! Orta boy, yumuşak ve sık kılları var. Ürünü cilde çok iyi dağıtıyor.

8- Maybelline Lash Sensational Mascara :
Maybelline zaten benim için rimelde 1 numara. Bu ürün sanırım bu sene yeni çıktı. Bence pahalı markalara bin basar :) Ben yanlışlıkla kahverengi almışım ama yine de mükemmel. Çok iyi volum veriyor. Ben kirpikleri uzatan ya da kıvıran ürünlerden çok kalın ve yoğun gösteren rimelleri sevdiğim için bu ürün tam benlik. Ayrıca fırçasının bir tarafında kısa kılları olduğu için alt kirpiklere de kolaylıkla uygulayabiliyorum. Like like like!!! :)

9- Philippa Gregory / Beyaz Kraliçe Kitabı:
Seriye bu ay başladım Nehirlerin Kadını ile. Ama gönlümü fetheden Beyaz Kraliçe oldu. Orta çağda, Tudorlardan önceki ingiliz kraliyet yaşamını merak edenler, tarihi kurgu roman sevenler, seri kitap okumayı sevenler okusun. Akıcı, sıkmayan ve heyecanlı bir anlatımı var. Bu ay en merakla okuduğum kitap bu oldu. :)

10- Target Kupa:
Şubat ayına sevgililer gününe özel target'a yeni ürünler geldiğinde en sevdiğim bu "Love Today" yazılı kupa oldu. Bu ay da severek kullandım.

11- Fossil Bilezik: 
Eşimin hediyesi bu bilezik, takıp çıkarması çok kolay ve bazen kolumda olduğunu bile unutuyorum. Rahatsız etmiyor kesinlikle. 78 $ dan 30 $ a indirimdeydi, ve Fossil mağazasında genel indirim de vardı sonuç olarak bize 15$ a geldi :) Ara sıra bakıp bakıp sen ne güzel seysin öyle diye severek kullanıyorum :)



Hoşçakalın!!!

17 Şubat 2016 Çarşamba

Jojo Moyes - Paris'te Balayı

Uzun zamandır okunmayı bekleyen boynu bükük bu almanca kitabı, Almanya okuma grubumuzla değerlendireyim dedim, #14subatromantikkitap etiketiyle bu hafta sonu hepimiz romantik kitap okuduk. Hiç okumuyormuşum güncel, romantik yabancı kitap, onu farkettim :)


Türkçesi Paris'te Balayı olan bu kitap aslında "Ardında Bıraktığın Kadın"ın öncesinde yaşananları anlatıyormuş. Ilk başlarda biraz sıkıcı geldi, fakat sonlara doğru hızlı okuttu kendini. İnce, çabucak okunabilir, kısa, sıcak bir hikâye. Almanca olduğu için bende bir tık daha uzun sürdü ama türkçesini bir çırpıda okursunuz. İçindeki Paris'e ait çizimler çok hoşuma gitti. Ayrıca bitirdiğim ilk almanca kitabım olduğu için bende tarihe geçti :)


(Bir sürü Almanca kitap okuma girişiminin hüsranla son bulmasından sonra, bu sefer bitireceğim diye and içtim,hırs yaptım ve bitirdim- mutluyum) 

DÜNYA KEDİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

Simba'nın bütün kediseverlere ve daha da genişletirsek,  hayvanseverlere ufak bir duyurusu olacak!

Bugün @metrocityavm , #Birkapmama ve #Metrocity etiketi kullanarak instagrama yüklenen her kedi fotoğrafı için Beşiktaş Belediyesi Veteriner Işleri Müdürlüğü'ne bir öğün kedi maması bağışlıyor. Sizler de ig hesabınızda bir kedi fotosu paylaşıp bu kampanyaya destek olun hadi!
Teşekkürler @metrocityavm

4 Şubat 2016 Perşembe

FEDAILERIN KALESI ALAMUT - VLADIMIR BARTOL

Türü: Tarihi roman
Sayfa Sayısı: 510
Yayınevi: Koridor Yayıncılık

Notum : 4/5

Iste tarihi roman severlere baska bir tavsiye. Tamam tamam biliyorum, hepiniz coktan okudunuz! (Birazcik gec kalmis olabilirim) Benim yorumlarim okumayanlara zaten :)

Tarihin en çok tartışılan isimlerinden biri olan Hasan Sabbah`in ve fedailerinin hikayesi... Gelecek zamanlarda Avrupa `da Assasins diye anilacak olan Haşhaşileri, fedailerin Alamut kalesi icinde olan asil hikayesini, insan psikilojisinden sonuna kadar faydalanan Sabbah`in korkutucu, felsefik ve cokca zekice olan düsüncelerini okumaya doyamadim. 
Cok uzun ama sürükleyici bir roman. Ben Amin Maalouf`un Semerkant`indan sonra okudum. Iki kitabin ortak karakterleri olsa da (Nizamülmülk ve Hayyam gibi) (ama  bu kitapta Ömer Hayyam `ìn sadece ismi geciyor) düsünce olarak birbirlerine karsit yazilmislar diyebilirim. 

Bir kac alintiyla yazimi bitiriyorum: 

- Cünkü duyularimiz bizi aldatir. Etrafimizi kusatan seylerle aramizdaki yegane bag, zekamizin ürünü olan düsüncelerimizdir. 

- Hicbir sey dogru degil, her sey mübah. 

- Denemedigimi mi saniyorsun? Insanlara hakikati anlatabilmek icin yillarca kelle koltukta gezdim, defalarca ölümden kactim. Insanlar gercekleri duymak istemiyordu, bu yüzden ben de onlara istedikleri seyleri veriyorum artik.

28 Ocak 2016 Perşembe

Mutlu Günlügüm "Kişiye Özel Ahşap Tablo Tasarımı" Çekilişine Katildim


Merhabalar Blog Severler :)
Yeni tanidigim blog sayfasi Mutlu Günlügüm el emegi göz nuru calismalarindan hediye etmek üzere sayfasinda cekilis yapiyor. Sansimi denemek istedim :)
Evet Amerika `da yasiyorum ama sayet cikarsa Türkiye`de annemin adersini verecegim. Insallah bana cikar bebegimin sansina katiliyorum :)

24 Ocak 2016 Pazar

ÇEKİLİŞ: Sebo'nun Kitap Çekilişine Katildim


Yeni tanistigim Sebo`nun Günlügü blogunda cekilis vardi. Söz konusu kitapsa gerisi teferruattir deyip ben de bir sansimi deneyeyim dedim :)

Katilmak isteyenlere cekilisin linki burada  : Sebonun günlügü

Bana cikar insallah amin :)

19 Ocak 2016 Salı

AMERIKA´DA KIRTASIYE ALISVERISIM - STATIONERY HAUL


Beni bilen bilir, kücüklügümden beri bir kirtasiye hayranligi vardir bende. Okuldan cikinca millet bakkala ben kirtasiyeye kosardim her gün- yeni ürünler gelmis mi diye:)

Almanya´dayken carsi gezmelerimizde kitapciya ugrayalim deyip yanimdaki kisi catlayana kadar kitapci gezdigim de dogrudur...

Uzun zamandir tanidigim kitap agaci almanya üyeleri arkadaslarimla birbirimize böyle seyler yollayip sevinip sevindiriyoruz. Kendim gibi insanlar bulmak ne güzel!

Amerika`ya tasindigimizda da ilk arastirdigim sey nerde kitapci, kirtasiye, postane var oldu :) Iste bunlar da o arastirmanin meyveleri:)


En cok hosuma giden bu oldu sanirim.
Bu bir liste. Arkasinda magneti var.
Buzdolabina yapistirip eksikleri yazabilirsiniz.
Ya da büroda masada yer kaplamaz mesela.
Deseni de cok hosuma gitti.

....
Bir de böyle kartli zarflar var. Icinde mesela 20 zarf, 20 kart var ve cookkk sekerler! Bunlar da sevdigim parcalardan biri oldu.

Tabi kacirir miyim kaptim bir kac tane. Bunlar özel günlere göre her ay degisiyor. Mesela yilbasinda noelle ilgili temalar vardi, su sira sevgililer gününe özel böyle kalpli cicekli temalar var... Kim bilir belki birilerine hediye de almisimdir :) :)


Bir de böyle askili minik kara tahtalar var aldiklarimin icinde. Üzerine tebesirle yazi yazilip silinebilesi cok fonksiyonel bence. Bunlari instagramda cok görüyordum ama hic bulamamistim. Karsima cikinca almaliyim dedim... :)

Cok cesitli kullanilabilir mesela mutfakta, kavanozlara asilabilir ya da duvara takilip üzerine bir seyler cizebilir, yazabilirim (menü gibi mesela) dekor olarak cok hos duracaktir.

Post-itler, mühürler, kalemler. defterler, silgiler, makas, bant, zarf da aldigim seyler arasinda.
Daha baska seyler de aldim ama onlar hediye oldugu icin, burada teshir edip süprizi bozmak istemiyorum...

Hepinize saglikli günler...

15 Ocak 2016 Cuma

AMERIKA´DA ILK ALISVERISIM :)



Selam! Alis veris yapmayi kim sevmez ki! Özellikle hazir Amerika`ya gelmisken nimetlerinden yararlanmakta fayda var dedim. Bir iki alisveris yapip yeni magazalar gezip yeni markalar tanimanin dayanilmaz cazibesine kapilmis olabilirim...


SEPHORA ´dan aldiklarim:

TARTE Lights, camera, splashes mascara.(siyah-waterproof) Cok övgüsünü duydugum bu rimel, sephorada en cok satanlar yerindeydi - ben de yeni bir maskaraya ihticacim oldugundan deneyeyim dedim. Bir kez kullandim henüz, cok kalici ve akma yapmiyor ama kirpikleri kalinlastirip yogun gösterme acisindan zayif gibi geldi bana.

KAT VON D Ink Liner.(trooper rengi-bildigin siyah) Bu eyeliner da cok ünlü ve bu da cok satanlar bölümündeydi, yeni bir eyeliner denemenin zarari olmaz dedim aldim :) Ucu cok kullanisli, islak bitisli. Ben sevdim.








TARGET´tan aldiklarim:
REVLON Colorburst lip butter. (25 numara peach parfait) Yumusak yapili, simli, pembe-seftali tonlu bir ürün. Ruj degil ama lip balm da degil. Ikisinin arasi, renkli lip balm diyelim. Ben günlük kullaniyorum, baska renklerinden de bakacagim mutlaka. Bence ilkbahar yaza uygun bir ürün.

ALMAY Color+care liquid lip balm. (500 pink) Likit ruj cok kullanmiyorum ama bazi rujlarin üstünde güzel duruyorlar. Bu da öyle bir ürün, tek basina pek rengi yok ama rujlarin üzerinde durusu güzel, yapis yapis degil, dudaklari yumusatiyor.

MILANI Powder blush. (08 Tea Rose) Tamam yeni bir alliga ihtiyacim yoktu ama sunun sekline bakar misiniz? Itiraf edeyim sirf görünüsü icin aldim. Bir de bu markanin alliklari cok methediliyor. Rengi ve yapisi yumusacik ama pek kullanmaya kiyamiyorum. Makyaj masami süslüyor diyelim :)



ULTA´dan aldiklarim:

Bu magazayi cok sevdim. Her sey düzgün yerli yerinde- magazanin ici isil isil insan kendini özel hissediyor. Ve tabii ki her ay degisen indirimli ürünleri varmis, takip etmek lazim deyip hemen magaza kartini kaptim :) 

REAL TECHNIQUES Expert face brush- Stippling brush. Uzun zamandir RT fircalari istiyordum, magazada bir alana bir bedava oldugunu görünce kaptim bu güzelleri. Ikisi de yumusacik, yapilari cok yogun. Bir dahaki gidisimde far fircalarina talibim :)

NYX Soft Matte Lip Cream. (Morocco) Böyle turuncu-kirmizi arasi tam yazlik bir renk. Böyle yanik tenle süreceksin oh mis. (Stockholm) Bu da nude-kahve rengi. Bugulu koyu makyajin altina hos durur. Bu iki ürün de mat bitisli, yumusak kivamli ve acayip renk veriyor hem de tek katta. Yine indirimdeyken aldim, mutluyum :)


NYX Prismatic Shadows. (ps04 Girl Talk) Sampanya rengi, baz olarak ya da kas altina hos olur. Aydinlik bir görünümü var bu farlarin hepsinin ve hepsi metalik bitisli. (ps03 Liquid Gold) Ben böyle altinli bronzlu renklere bayiliyorum, özellikle yazin aksamlari bir yere cikarken cok hos oluyor. Bu farlar da birincisini alana 2. yüzde elli indirimdeydi bu arada. (ps10 Bedroom Eyes) Tabii ki benim icin vazgecilmez kahverengi. Hem de metalik. Ücü de simdiden favorim oldu. Uygun fiyatli göz fari arayanlara tavsiyemdir.

RIMMEL Lating Finish by Kate Lipstick. (17 numara) Bu Kate`in kirmizi ruj serisini bilmeyen yoktur. Benim de en sevdigim rujlardandir kendisi. Türkiye`deyken yazin almistim ama malesef Rimmel markasini Almanya`da bulamadim. Bu Kate`in nude-pembe serisinden bir ruj. Rengi hos, yapisi yine yumusak fakat kirmizi koleksiyonundaki kadar kalici degil. Baska renklerine de bakacagim mutlaka :)


BATISTE Dry Shampoo. (Blush) Kuru sampuan özellikle ikinci. ücüncü gün saclarina hacim vermek icin cok mükemmel bir icat ama benim kullandiklarim biraz diplerde beyaz renk birakiyordu. Oyüzden hepsini attim. Bu markaya birakmiyor dediler bakalim. Denemek icin ufak boyunu aldim.

SOAP & GLORY Hand Food. Body Shop`tan aldigim el kremim bitmeye cok yakin diye bu El kremini bir deneyeyim dedim. Büyük boyu da vardi ama ben cantaya attigim icin kücük boy el kremlerini tercih ediyorum. Bu nemlendirici kremin icinde shea yagi, macademia yagi ve marshmallow(?) varmis. Ayrica orjinal Pink kokulu imis. Nedir bilmem ama kokusu gercekten cok güzel, böyle kendinizi elit kesim hissettiriyor:)  Durup durup ellerimi koklayip kendimi bir sosyete toplantisinda kameralara poz verirken hayal ediyorum :) :)

YES TO CUCUMBERS Facial Wipes. Bu makyaj temizleme mendilini cildi yatistirici ve alerji yapmayan yazdigi icin aldim sirf. Cok kuru ve alerjik bir cildim oldugu icin asiri nemlendirici mendillerden kullaniyorudum. Bunun icinde ayrica  Aloa Vera olmasi da ekstra iyi bir sey.

MISS SPA Hydrate Hydrogel Facial Mask. Ben böyle arada kagit maskelerden yüzüme uygularim cok eglenceli oluyor:) Bu maske de indirimdeydi. Icinde yesil cay özü varmis. Güzeldir kesin. Bu tip maskeler yüzüme hep iyi gelmstir. Evde hayalet gibi dolasip arkadaslara maskeli selfie yollayip onlari korkutmak da cok eglenceli :)

MISS SPA Moisturizing Facialcreme Mask. Bu da krem seklinde yüzünüze kendiniz elinizle yaydiginiz tip bir nemlendirme maskesi. Fiyati cok ugundu alayim dedim... :)

NEUTROGENA Healty Skin Eye Cream. Sözün özü yeni göz kremine ihtiyacim vardi. Bu da göz cevresi cizgilerini azalttigini söyledigi icin aldim malum yas 30 a dayandi... Multivitamin iceren birgöz kremi ve makyajin altinda da kullanmasi sorun yaratmiyor. Yves Rocher akma yapiyordu da o yüzden not olarak ekleyeyim dedim.

FORMULA 10.0.6 Down To The Pore- Pore Strips. Siyah nokta bantlari. Sanirim bunlari haftada bir kullanmak gerekiyormus, ben siyah noktalarim iyice parti yapmaya basladikca aliyorum bir tane. Icinde cay özleri ve Kaolin (bu ne ola ki) varmis. Bundan önce Nivea `ninkini kullaniyordum ama onda paketin icinde cene ve alin bantlari da vardi, ben o bölgelerde sorun yasamadigim icin onlari da bir sekilde burnumda kullaniyordum:) Bu pakette 6 tane bant var hepsi burun icin, oh! Bir kez kullandim, iyi sonuc aldim diyebilirim.

Simdilik benden bu kadar. Ben yeni cicilerimin tadini cikarmaya gidiyorum:) BYEEE!!!

13 Ocak 2016 Çarşamba

AMIN MAALOUF - SEMERKANT


Tarih derslerinde bol bol isledigimiz Selcuklular ve o zamanin dünyasini masalsi bir acidan dinlemek ister misiniz? Nizamülmülk, Alpaslan.Meliksah, hashasiler, Ömer Hayyam ve Semerkant. Bu isimleri cok duyduk, peki ya hikayeleri neydi? Tarihi kurgu sevenler icin mükemmel bir örnektir Semerkant.

Kitap bence iki bölümden olusuyor. Birincisinde gecmis ikinci bölümde simdiki zaman anlatiliyor. Tabi ki ben ilk bölümü daha bir sevdim.

1, Bölüm: O zamanlarin en gelismis sehriydi, dogunun gözbebegi Semerkant. Bünyesinde bir cok bilim ve edebiyat insani beslerdi... Onlardan sadece biriydi Ömer Hayyam ve rubaileri, rubaiyatindan daha önem verdigi bilimsel calismalari, astrolojiye olan aski, gericilerle olan mücadelesi, dostluklari, asklari, aldatilmalari... Hasan Sabbah ve Nizamülmülkle tanismalari, üc arkadas verdikleri kavgalar ve secimlerinin, hirslarinin onlari sürükledigi bambaska hayatlar, bambaska diyarlar....

2. Bölüm: Hayyam`in rubailerinin oldugu yazmanin ve etrafindaki hayatlarin hikayesi. Yazma kimlerin elinde nereleri dolasti ve en sonunda nasil sirra kadem basti...

Icinden cokca bir sey anlatmak istemiyorum, büyüyü bozmamak icin. O yüzden söyle bir üzerinden geceyim dedim. Amin Maalouf severim. Sevmeye de devam edecegim...


NOT: Semerkant`tan sonra Alamut adli kitabi okuyacagim. Hatta hemen simdi basliyorum. :) 
Okuyanlarin hemen hepsi tarafindan tavsiye edilen bu kitaba Semerkant`i tekrar okuyup öyle gecmek istedim. Ikisinin birbirini tamamlayacagini düsünüyorum...